Uzun bir süre geçmiş yazmayalı. Ne yaz kaldı ne de tatil aşkı ama bitirelim bu konuyu bu sefer bari...
Brezilya dizisine dönmeden. Nerde kalmıştık. Ertesi gün olan toplantı iyi geçiyor. Neşeli bir şekilde giriyorum ofisime. Elim hemen telefona gidiveriyor. Arıyorum. Ama cevap yok. Fazla üzerinde durmuyorum.
Akşam evde can sıkıntısından patlamak üzereyken bir arkadaşım arıyor bir iki laflıyoruz. Son dönemde olanlardan, değişikliklerden bahsediyoruz. Tipik kız muhabbeti. İster dedikodu, ister muhabbet deyin. Fark etmez benim için. Telefonu kapattığımda bütün gün boyunca benim cevapsız kalan aramam dışında hiçbir iletişim girişimimiz olmadığını fark ediyorum. Saat geç olmuş. Ve hala aramamış. Tekrar arıyorum ve yine cevap yok. "Acaba başına bir şey mi geldi?" diye düşünürken buluyorum kendimi. Sonra kendi kendimi teselli edip yatıyorum.
Acayip huzursuz bir gece geçiriyorum. Ertesi güne de yansıyor bu. Birkaç kere daha çaldırıyorum telefonunu ama yine bir cevap alamıyorum. Bir daha aramamak için kendime söz veriyorum. Aramıyorum da zaten. Aradan geçen üç gün zarfında herhangi bir gelişme olmuyor. Olumlu ya da olumsuz herhangi bir şey yok. Anlamsızlık, belirsizlik diz boyu. Huzursuz bir bekleyiş devam eden. Bende de keçi inadı vardır bazen tutan. Galiba yine bir inattır gidiyor. Değişken bir olay bu bendeki. Şimdi böyle bir durumda ya inadına sürekli arar, rahatını kaçırmak adına uğraşırım. Ya da böyle sessizliği tercih ederim. Mesela o arasa da açmam telefonu. Ama diyorum ya bir tuhafım telefon elimde beklemedeyim işte.
Ertesi gündü galiba işyerinde kötü bir gün geçiriyorum. Sinirlerim yıpranmış bir şekilde geliyorum eve. Ne yapacağımı bilmeden öyle boş boş oturuyorum duvarlara bakarak. Ağlıyorum, ağlıyorum. Her şey ya kötü, ya da hep iyimi olmak zorunda bu hayatta bilemiyorum. Gözüm doğum günümde hediye gelen şarap kadehlerine takılıyor. Biraz içersem kafamı dağıtırım diye düşünüyorum. Kendime küçük tabaklarda bir şeyler hazırlayıp, içkimi alıyorum. Loş ışıkta, hafif bir müzikle kendimi bakıma alıyorum bir nevi. Ama alkol bu, şişede durduğu gibi durmuyor işte. Bünye ne kadar alışkın da olsa moral ile doğrudan orantılı. Kötüyse daha kötü, iyi ise daha iyi...
Tabi bende de aynen böyle çalışıyor alkol mekanizması. İşe de takılmış kafam ama en büyük sorun neden aramadığı. Arıyorum. Açmıyor. Mesaj atıyorum cevap vermiyor. Taciz ediyorum resmen. Bütün gece. Aklıma Messenger geliyor. Belki çevrimiçidir. Olur ya. Ta tamm.. Oradan da taciz ateşine devam ediyorum. İçtikçe içiyor, yazdıkça yazıyorum. Ama bir cevap yok yok yok. En sonunda bir cevap geliyor:
"Bana biraz zaman ver, düşünmem lazım, karar vermem lazım, seni üzmek istemiyorum ben."
Tekrar tekrar okuyorum. Anlamıyorum bir şey. Ben onu neye zorladım da karar vermesi gerekiyor. Başından beri neler olduğunu çakırkeyifliği bayağı bir geçmiş kafamla toparlamaya çalışıyorum. İnsanın dili dolanır ya. Benim ellerim dolanıyor klavye de yanlış tuşlara basıyorum nerdeyse hep. Soruyorum, soruyorum yine bir cevap gelmiyor. En sonunda bomba geliyor. Nokta atışı. Tam isabet.
" Eski kız arkadaşımla barıştık galiba, o da senin kadar iyi biri ama bana zaman ver. Ben de bir şeçim yapayım. Lütfen beni anlayışla karşıla. "
"Ooo tabii ki olur paşam. Ben beklerim seni, sen yeter ki karar ver. Ben buradayım her zaman merak etme." anlamına gelen bir şeyler yazıp son defa enter tuşuna basıp yolluyorum yazdıklarımı.
Ve hayatımdan da listemden de siliyorum bu muhterem tatil aşkı adayını...
Bu konu burada kapanmıyor ama sonradan olanları birkaç cümleyle özetleyebilirim. Yaklaşık bir ay kadar sonra arayıp hatırımı soruyor. Görüşmek istediğini özlediğini söylüyor. Bende işlerimin yoğun olduğunu, müsait olursam belki arayabileceğimi söylüyorum ona. Sesi bir hevesli geliyor ki sormayın. Ama daha ki aramasına cevap vermiyorum. Daha sonraki hafta en yakın arkadaşına aratıyor havadan sudan muhabbet sonrasında onunla beraber akşam yemeğe çıkmamızı teklif ediyor. Bak diyorum yemeğe gelirim ama sadece ikimiz olursak. O gelmesin. Tabii ki kabul görmüyor bu teklif ve konu açılmamacasına kapanıyor.
Amaa bugünlerde içimde bir dürtme isteği de yok değil. Arasam mı acaba? Şu savunmasını bir dinlemek istiyorum. Ne dersiniz?
Etiket : Tatil, Aşkı,